By Türkiye, savunma sanayiinde destan yazıyor…
Son yıllarda isminden en çok kelam ettirdiği alanlardan biri de askeri gemi projeleri.
NÜKLEER GÜÇLÜ DENİZALTI
Geldiğimiz noktada Ulusal Gemi (MİLGEM) ve Ulusal Denizaltı (MİLDEN) projelerinde son derece bedelli işlere imza atan Ankara, günün sonunda nükleer güçle çalışan bir platform üretebilme amacını ortaya koyuyor.
EN YETKİLİ İSİM LİSANA GETİRDİ
Bunun Deniz Kuvvetleri Kumandanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu tarafından söz edilmesi dikkat alımlı bir nokta olarak karşımıza çıkıyor.
Çünkü Türkiye’nin bu maksadı en üst seviye isimlerden birinin ağzından birinci defa bu somutlaştırdı.
“NÜKLEER GÜÇLÜ DENİZALTILAR İÇİN KIYMETLİ BİR ADIM ATACAĞIZ”
Oramiral Tatlıoğlu, memleketler arası bir yayın organına verdiği ve Türk Deniz Kuvvetleri’nin emel ve vizyonunu anlatan röportajda “139 yıldır ulusal dileğimiz olan dışa bağımsız denizaltıyı inşa ediyoruz. MİLDEN sonrası nükleer güçlü denizaltılar için kıymetli bir adım atacağız.” sözlerini kullandı.
Böylelikle Türk Deniz Kuvvetleri’nin 1 numaralı ismi, aslında nükleer güçle çalışan bir denizaltı işletilmesine yönelik resmi görüşü birinci defa açık kaynaklarda lisana getirdi.
“TÜRKİYE BU ALANDAKİ EN SEÇKİN ÜLKELER ORTASINA GİRECEK”
TRT Haber’e açıklamalarda bulunan İhtilal Yaylalı, her şeyden evvel nükleer güçle çalışan bir denizaltının değerli bir kuvvet projeksiyonu aracı olduğunu lisana getirdi.
Yaylalı, Türkiye’nin bu kabiliyete sahip olmasının onu ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere ve Hindistan’ın da ortalarında bulunduğu seçkin ülkeler kategorisine dahil edeceğini vurguladı.
İşin yalnızca askeri istikametten ele alınmasının fotoğrafın bütünü ismine eksik olacağını kaydeden Yaylalı, Nükleer güçle çalışan denizaltıların tasarımı, üretimi ve kullanımı için yalnızca askeri yahut teknolojik değil ekonomik ve beşeri alanlarda da gelişimin koşul olduğunun altını çizdi.
“ELDEKİ DENEYİMLER GELECEKTEKİ PROJELERE DE AKTARILACAK”
Devrim Yaylalı, yeni projeye ait yaptığı açıklamada şu tabirleri kullandı:
Nükleer güçle çalışan denizaltılar yiyecek ve mürettebat muhtaçlıkları dışında neredeyse sınırsız dayanıklılığa sahip. Yakıt için yüzeye çıkmalarına gerek kalmadan dünyanın rastgele bir yerinde faaliyet gösterebilirler. Bu stratejik erişim Türkiye’ye kuvvet projeksiyonu, keşif ve global tesir açısından daha fazla esneklik sağlayacak. Bu türlü bir kabiliyet kazanımı Türk Deniz Kuvvetleri’ni Doğu Akdeniz, Karadeniz ve Hint Okyanusu üzere yüksek riskli alanlardaki bölgesel operasyonların ön saflarına yerleştirebilir.
“BU BİR MEYDAN OKUMA”
Türkiye’nin denizaltı operasyonlarının kuvvetli şartlarına dayanabilecek nükleer reaktörleri inşa etmek, işletmek ve bakımını yapmak için gerekli bilgiyi geliştirmesi yahut edinmesi gerekecek. Ayrıyeten, böylesine argümanlı bir projeyi sürdürmek stratejik ve mali riskler de taşır. Uygun biçimde kaynak ayrılmadığı ve aşamalandırılmadığı takdirde kıymetli gecikmelere yahut batık maliyetlere yol açabilir. Ki bu da başka ülkelerdeki emsal programları zora sokmuştur. Bununla birlikte, gerçek siyasi irade, teknolojik yatırım ve uluslararası iş birliği ile Türkiye bu vizyonu eninde sonunda gerçekleştirebilir. Bu uzun ve zahmetli bir yol. Fakat Türk Deniz Kuvvetleri kendi vizyonunu net bir halde ortaya koydu. Sürecin nereye evrileceğini görmek için vakte ve atılacak adımları daha net görmeye muhtaçlık var.
