By Global İrtibat Ortağı olarak yer aldığı, Belek Turizm Bölgesi’ndeki NEST Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen Antalya Diplomasi Forumu’na katılan Dışişleri Bakan Yardımcısı Nuh Yılmaz, kendisine yöneltilen soruları yanıtladı.
Yılmaz, dünyada dış siyasetin ve güvenlik mevzularının tartışıldığı 30’un üzerinde forum olduğunu lakin ADF’nin bu forumlar içerisinde son derece özel bir yer işgal ettiğini söyledi.
“GERÇEK İNSANLARIN GERÇEK SIKINTILARINI MASAYA YATIRIYORUZ”
ADF dışındaki forumlarda genelde transatlantik dünyasının sıkıntılarının batılı bir perspektiften tartışıldığına dikkati çeken Yılmaz şunları söyledi:
ADF’nin getirdiği yenilik ya da farklılık dünyanın sıkıntılarının daha bölgesel dinamiklerle dünyanın hakikaten sorun yaşayan ülkelerinin kendi meselelerini masaya yatırması çerçevesinde el alınmasıyla gerçekleşiyor.
O yüzden soyut bir kozmosta yaşayan soyut insanların problemlerinden değil, gerçek insanların gerçek meselelerini masaya yatırıyoruz.
Yılmaz, açlık, fakirlik, Gazze, Gazze probleminin bütün boyutları, soykırım, Suriye’deki yaptırımlar, Ukrayna’daki savaş, Sudan iç savaşı, Somali üzere hususların ADF’de gündeme getirildiğini belirterek, öteki forumlarda görülmeyen problemlerin ADF’de masaya yatırıldığını aktardı.
“BİRÇOK BAŞKAN DÜNYANIN SIKINTILARINI BURADA TARTIŞIYOR”
Küresel ve bölgesel sıkıntıların ayrıntılıca çözülmesinin ve yürütülmesinin nasıl olacağının ADF’de ele alındığını belirten Yılmaz, şöyle devam etti:
Birleşmiş Milletler’den sonra dünyadaki en büyük diplomasi forumu, Antalya Diplomasi Forumu, bilhassa dünyanın ihmal edilmiş bölgelerinden birçok önder, birçok diplomat, birçok akademisyen ve bu mevzularda kelam sahibi olan insan buraya gelerek dünyanın meselelerini burada tartışıyor.
Yılmaz, Suriye ile ilgili 8 Aralık öncesi ve sonrası diye bir ayrım yapılması gerektiğini, Suriye’de denklemlerin değiştiğini lisana getirdi.
“Türkiye’nin stratejik sıkıntısı daha çok terör sorunuyla, terör ve göçle irtibatlı bir sıkıntıydı. Türkiye’ye dönük göçü engellemeye çalışırken bir yandan da o bölgedeki terör üzerinden Türkiye’ye oluşacak tehditleri yönetmeye, denetim etmeye ve yerinde bitirmeye çalışıyorduk.” diyen Yılmaz, şu an ise Suriye’de yeni bir idarenin olduğunu, Suriye’deki problemleri artık bu değişimle birlikte ele almak gerektiğini vurguladı.
“SURİYE İDARESİNİN BU TERÖR SIKINTISINI SONA ERDİRMESİ GEREKECEK”
Yılmaz, Suriye’deki terör sorunun Türkiye için kıymetli olduğunu lakin bunun öncelikli olarak Suriye idaresinin bir egemenlik sorunu olduğunu söyleyerek şu değerlendirmede bulundu:
Suriye idaresi sahiden ülkesinin tamamına hakim olmak istiyorsa, bir ulus devlet olmak istiyorsa bu terör problemini sona erdirip bir halde terör örgütünün yönettiği alanlardan terör örgütünün askeri yapılanmasını çözerek bir biçimde bunu çıkartması gerekecek. O yüzden sıkıntı büyük oranda Suriye merkezi hükümetinin terör sorunu haline geldi.
“DEAŞ YALNIZCA TÜRKİYE’NİN DEĞİL BÖLGE ÜLKELERİNİN MESELESİ”
Yılmaz, terör örgütü DEAŞ sıkıntısının kıymetli olduğunu, DEAŞ’ın ‘gerçek bir tehdit’ olduğunu vurguladı.
Yılmaz DEAŞ’ın bütün bölgeyi tehdit eden bir husus olduğunu ve birtakım ülkelerde rejim devirdiğini, birtakım ülkeleri böldüğüne işaret etti.
Türkiye’nin bu mevzuyu son derece ciddiye aldığını, örgütün önderini ortadan kaldıran iki ülke olduğunu, onlardan birinin Türkiye olduğunu, bu manada Türkiye’nin DEAŞ’la uğraşının son derece gerçek ve somut dertlere dayanan bir terörle uğraş tekniği olduğunu belirten Yılmaz şunları kaydetti:
Buradaki temel sorun, DEAŞ tehdidi üzerinden bölgeye yabancı güçlerin müdahil olması ve ikinci planda da terör örgütünün DEAŞ’ın gardiyanlığını yaparak Suriye’de kendi varlığını legalleştirmeye çalışması. Biz bunu tabi Türkiye olarak kabul etmiyoruz. O yüzden de DEAŞ’la çabayı ciddiye alıyoruz ve bu gayrette Suriye’nin de Irak’ın da sonuna kadar yanındayız.
Bu bahis yalnızca Türkiye’nin problemi değil, bölge ülkelerinin sıkıntısı. O yüzden de Türkiye, Irak, Suriye, Ürdün ve Lübnan, beş ülke bir ortaya geldik ve bu tehditle gayret etmek için ortak bir düzenek oluşturduk. Bu düzenek çerçevesinde bir operasyon merkezi tesis edilecek. Bunun kararı alındı.
Bu operasyon merkezi üzerinden de Suriye devletinin doğal ki önceliğinde ve öncelik belirlemesiyle birlikte gerekli önlemler alınacak. Hem bölgeye müdahale eden dış ülkelerin bu mazereti elinden alınmış olacak hem bölgenin güvenliği sağlanmış olacak hem de önümüzdeki devirde terör örgütünün DEAŞ sıkıntısını bir mazeret olarak, kendi varlığına bir mazeret olarak kullanmasının önüne geçirmiş olacak. Türkiye bu mevzuda elinden geleni yapmaya her vakit hazır.
