81 yıl önce milliyetçiliği gönüllerinde bayraklaştıran bir avuç yiğit dava insanı; inancın ve iradenin timsali olarak sivrilmekle bir arada karanlıkları yaran fikir ve hareket aydınlığının burcu olarak serpilmişlerdir. Eziyet, zulüm, zahmet ve cefaya direne direne muazzam bir gayret ruhunun da mümessili olmuşlardır.
Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’in de ortalarında bulunduğu 23 şuurlu Türk milliyetçisi gayri ulusal akım ve aklın senaryolarına tarih, kültür ve ulusal kıymetlerin imkân ve ilhamıyla karşı çıkmış, karşı durmuşlardır. Bu ahlaki duruşun doğal ve hakikat sonucu olarak baskı, dayatma ve tahakküm sarmalını reddetmişlerdir. Sivil nitelikli, demokratik menşeli ve hürriyet temelli davetleriyle milliyetçiliğin halkla buluşmasında önemli rol oynamışlardır. Yarım metrekarelik tabutluklarda Türk milliyetçilerine yapılan azaplar, onların Türk vatanına bağlılıklarını, Türk milletine sevdalarını azaltamamış, tersine daha da kamçılamış, daha da yüreklendirip güçlendirmiştir.
1940’lı yılların kamplaşmış toplum, taşlaşmış idare yapısında; aklı, hakkı, irfanı ve ideali temsil eden milliyetçiliğin soylu isimleri, sonraki jenerasyonlar için elbette maksat, heyecan ve hürmet kaynağı olmuşlardır. Amaç ve muratları epey marazi, bir o kadar da mahsurlu olan kimi siyasi ve ideolojik etrafın milliyetçiliği ırkçılıkla tıpkı kategoriye sokmaya; tektipleştirici, daraltıcı ve boğucu bir yapıda göstermeye devam ettikleri gözlemlenmektedir.
Faşizmle milliyetçiliği, ırkla milleti bir ve birebir görmek, bu puslu alanda Türk milliyetçiliğini karalamak ve kötülemek niyetiyle fırsat kollamak en hafif tabirle cahillik ve milletin ruh köküne yabancılaşmaktır. Milliyetçiliğin birleştirici, bütünleştirici ve tamamlayıcı vasfını itiraf edemeyenler, dinamik ve gelişmeye açık istikametini kabullenemeyenler ulusal varlık, ulusal kimlik, ulusal paha kararlarından çok rahatsızlık duyan kozmopolit zihniyetli globalleşme havarileridir. Milliyetçilik geleceğin rehberi, içinde bulunduğumuz çağın eskimeyecek vizyonu, milletin yegane teminatı, ekonomik gelişmenin motoru, demokrasi ve özgürlüklerin teşvikçisi, teminçisi ve tedarik mihveridir. Milliyetçilik, millete mensubiyet ve sevdanın fikir kalıbına dökülen muazzez mecmuu olmasının yanında çağdaş, çağdaş ve beşere ilişkin olan pahaları önceliğine alan, değerli addeden, bunları sonsuzluğun ufuk çizgisiyle buluşturmayı hedef edinen birlikte yaşama ve kardeşlik projesidir.
Fikri yaşatan, fikir namusunu canlı tutan ahlaki sorumluluk duygusu, birebir vakitte vakar ve vefa faziletidir. Bu faziletten muaf olanların 3 Mayıs’ı özüyle idrak ve tabiri aklın, makuliyetin ve mantığın yok sayılmasıdır, yani boşuna bir hevestir. Bu his ve fikirlerle, bir anma, bir hatırlama günü olan 3 Mayıs Milliyetçiler Günü’nde, başta merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey olmak üzere, 3 Mayıs 1944 olaylarının merhum kahramanlarını, dava ve ideal şehitlerimizi rahmet, şükran ve minnet hislerime yad ediyorum. Cenab-ı Allah hepsinden razı olsun diyorum.